Anne ve baba olmak, yalnızca aynı evin paylaşıldığı ortak bir yaşam kurmaktan ibaret değildir. Aile olmak: Birbirini anlamak; birbirinin duygularını, düşüncelerini paylaşmak, birbirine yakın olmak ve her bir aile bireyiyle ayrı ayrı iletişim kurmak demektir.
Genellikle “Ana – babalık, önceki kuşaklardan veya yaşayarak deneyimler sonucu öğrenilir” denilse de ana babalık; diğer tüm öğrendiklerimiz gibi öğrenilebilir. Ancak bu, her zaman yeterli olmamakta ve hızla değişen yaşam şartları, yeni bilgilerin öğrenilmesini zorunlu kılmaktadır.
Aile, toplumun en önemli temel taşlarından birisidir. Aile olmadan ise toplumdan bahsetmek olanaksızdır. Çünkü toplumu oluşturan fertler, bir aile içinde yetişmektedirler. Onları diğer canlılardan ayıran en temel farklardan bir tanesi de fertlerin dünyaya geldiklerinde hiçbir bilgiye sahip olmamaları; gerekli tüm bilgileri içinde büyüdükleri aile ortamından almış olmalarıdır.
Oysa diğer canlılarda durum böyle değildir. Onlar, sevk-i ilahi olarak; yani Allah’ın onları programlaması sonucu hareket etmektedirler.
İnsanlar ise aldıkları eğitim ve terbiyeye göre hareket ederler. İnsanın terbiyeyi ilk aldığı yer ise aile ortamıdır. Yani, aile çocuğa ne verirse çocuk onunla büyüyecek ve çocuk, toplumun bir ferdi olacaktır. Aile çocuğa vereceği bu eğitimi, çocuğun dünyaya gözünü açtığı ilk andan itibaren vermesi gerekmektedir. Aksi takdirde, yani eğitim zamanında verilmezse, çocuk bir takım problemlerle büyüyecek ve belki de telafisi mümkün olmayan sorunlar yaşanacaktır.