Bu kılavuzun amacı hipnozla ilgili duyabileceğiniz korkuları ortadan kaldırmak, bu doğal ve ilginç tekniği kendinize nasıl uygulayabileceğinizi öğretmektir. Bir hipnoterapist olarak profesyonel hayatımda yetkilendirme temel amacım olmuştur ve kişisel hipnoz, bilinçaltınızın sınırsız potansiyelinden faydalanabilmeniz için sizi eğitip ufkunuzu açacaktır.
Elinizde tutuğunuz bu kılavuz, size “başarısızlığa sebep olan etkenler” olarak adlandırdığım alışkanlıklarınızı, korkularınızı ve diğer kötü eğilimlerinizi aşabilmeniz için bilinçaltınızla nasıl çalışacağınızı öğretecektir. Değişmek ve gelişmek için harcadığınız bütün çabalarınızı sabote etmekten vazgeçtiğinizde, yeni ve daha mutlu “size” doğru ilk adımı atmış olacaksınız.
Bu kitabın temel amacı; bütün hedeflerinize ulaşabilmeniz için bilinçaltınızı gerektiği gibi programlamanızı kolaylaştırmak üzere kendi hipnoz kasetinizi yapmanızı öğretmektir. Bu eğitim “benliğinizi” kişisel gelişiminize çevirmenize ve muhtemelen şu anda da hissettiğiniz birbirini destekleyen bağımlılıklarınızı yok etmenize yardımcı olacaktır.
Amacınıza ulaşmak için ayırmanız gereken zaman sizi endişelendiriyor olabilir. Günlük programınızın 25-30 dakikası yaşamınızı önemli ölçüde yoluna koyacaktır. Asıl sır bunu her gün yapmaktadır. Boş zamanınız gerçekten de sizin en değerli zamanınız, kendinize ayırdığınız zamanınızdır. Onu iyi kullanın. Kendi düzeninizi ayarlayın ve bu alıştırmayı yaşamınıza dahil edin.
Kişisel hipnoz size neden amacınıza ulaşamadığınızı değil, nasıl ulaşacağınızı öğretir. Eğer çoğu insan gibiyseniz, muhtemelen üzerinde çalışmaya başlamak istediğiniz birtakım küçük ve büyük planlarınız vardır. İlk adım ne istediğinizi (amacınızı) ve onu neden istediğinizi (idealinizi) düşünmektir. Ve bu teknikler size adım adım bu hedefleri nasıl gerçeğe dönüştüreceğinizi öğretecektir.
Maddi güven, ev, kariyer, ilişki ve hatta bir alışkanlığın ya da fobinin yok edilmesi gibi, neredeyse istediğiniz her şeyi elde etmeyi planlamayı öğrenebilirsiniz, Amacınız ne kadar kesin ve gerçekçi olursa, ona ulaşmanız o kadar kolay olur. Bu amaca ulaşmak için uğraşma süreci, bilinciniz aktif olarak düşünmese bile ortaya çıkabilir.
Siz değişmeye çalışırken, ussallaştırma, düşünselleştirme, yüceleştirme, yer değiştirme gibi savunma mekanizmaları size engel olurlar. Her “evet ama...” ya da “diyete pazartesi başlayacağım” dediğinizde bu savunma mekanizmalarına teslim olursunuz. Hipnotik telkin, bilinçli zihnin değişime olan doğal direncini aşmasını ve bilinçaltı denen bilgisayarın bu değişimi sürekli olarak etkilemesi için tekrar programlanmasını sağlar.
Özetle, bu kılavuzun asıl amacı; size yaşamınızı yoluna koyacak belli hedefleri başarmanız için bilinçaltınızın sınırsız gücünü serbest bırakabilmenizi öğretmektir.
Hipnoz kullanımının tarihi dindar liderler, büyücü doktorlar, kabile hekimleri ve şamanlara kadar dayanır. Eski Mısır ve Yunan kahinleri trans halini birçok şifa için kullanmışlardır. Ruhun ve mıknatısın iyileştirici etkileri Paracelsus (1493-1541) tarafından ortaya konmuştur. Paracelsus, mıknatısların hastalıkları iyileştirdiğini varsaymıştır.
Peder Hehl, Viyana’da şifa dağıtmak için çıplak vücutlara çelik levhalar uygulamıştır. Franz Anton Mesmer bu kavramı geliştirip, kendi tedavileri için bir “geçiş” aracı olarak kullandı. Bu yönteme “canlı manyetizması” adını verdi ve yöntem 18. yüzyılın ikinci bölümünde Avrupa’da çok tutuldu.
Mesmer farkında olmadan günümüzün grup psikoterapisinin, psikanalizinin ve ruhsal şifasının temelini atmıştır. Sonraki öğrencileri, katalepsinin bulucusu Petetin, yapay uyurgezerliği (hipnotizma) keşfeden Marquis de Puysegur ve araç gereçsiz manyetize edebilen ve yandaşlarının kendilerine Barbarinciler dedikleri de Barbarin’dir. İsveç ve Almanya’da bu grup Spiritualistler (Tinselciler) olarak adlandırıldı. Mesmerizm (e.n. Hipnotizmayı kullanan ve hayvansal manyetizma kavramını ortaya atan Anton Mesmer adına türetilmiş bir deyimdir) hızla bütün dünyaya yayıldı ve sonunda terapi dünyasından tamamen silinmeden önce 1840 yılına kadar sürdü.
İskoç cerrah James Esdaile, Hindistan’dayken 1840 ve 1850 yılları arasında hipnoz kullanarak yüzlerce operasyon gerçekleştirdiğini açıkladı. 1849’da genel anestetik eterle çalışmalarıyla tanınan Crawford Long, Mesmerizmin ABD’de ameliyatlarda kullanıldığını ortaya çıkardı.
Modern hipnozun babası İngiliz James Braid’di. Başta kuşkucu olan Braid, Manchester’da La Fontaine’nin (İsveçli Mesmerimci) 1843’te yaptığı bir gösteriye tanık olduktan sonra bilimsel araştırmasını tekniğe dönüştürdü. Alınan sonuçların manyetik sıvılardan kaynaklanmadığı, “fenomenin yalnızca, telkine açıklığı yapay olarak arttırılan kişiye verilen telkine bağlı olduğu” sonucunu çıkardı.
Ne yazık ki Braid, uyumak anlamına gelen Yunanca “hypnos” sözcüğünden yola çıkarak “hipnoz” terimini türetti. Hipnozun bir uyku durumu olmadığını fark ettiğindeyse bu hali “monodeizm” (tek düşüncelilik) olarak yeniden adlandırmaya çalıştı, ancak hipnoz terimi halk arasında ve bilim camiasında çok tutulmuştu, dolayısıyla Braid’in durumu düzeltme çabaları başarısız oldu. Braid’in bilime en büyük katkısı, hipnozun normal bir başlatma olmadan da meydana gelebileceğini bulmasıydı. Ancak bu buluş bir yüzyıldan daha uzun süre görmezden gelindi.
Telkinli terapinin gerçek kurucusu, kitabı Du Sommeil 1866 yılında basılan Ambroise-August Liebault’tu. Liebault hastalarına söylediği “sizi ilaçlarla tedavi etmemi istiyorsanız bana ücret ödemek zorundasınız, ancak hipnozla tedavi etmeme izin verirseniz bunu ücretsiz yaparım” cümlesiyle tanınır. Onun doğruluğu, bencil olmayışı, kendini muhtaçlara adaması ve hipnozdaki başarısı, Nancy’nin ünlü bir nörolojisti, başta kuşkucu, daha sonra hipnozun ateşli bir destekçisi olan Hippolyte Barnheim’in ilgisini çekti. İkisi birlikte Braid’in teorilerini geliştirip 12.000’den fazla hastayı tedavi ettiler.
İkisi de hipnozu normal davranışların bir fonksiyonu olarak gördüler ve telkin kavramını geliştirdiler. Semptom gidermenin zararsız ancak etkili olduğunu addettiler. Görüşleri; hipnozun, histerinin tehlikeli bir biçimi olduğunu iddia eden Charcot’un görüşlerini alt üst etmişti.
Bernheim’in telkinin hipnozun temeli olduğunu belirttiği kitabı De La Suggestion basıldığında, hipnoz bir bilim olarak 1886’da daha da gelişti. Hipnozun itibar kazanması onun güvenilirliği sayesinde olmuştu. Ancak 1880’de Viyanalı pratisyen olan Dr. Breuer, hipnoz uygulamasını semptomları salt telkinle yok etmenin ötesine geçiren hipnoz terapisindeki en önemli buluşu ileri sürdü. Bu buluşu tesadüfen, hastalarından biri hipnozun etkisinde özgürce konuşmaya ikna edilip, semptomlarının birçoğunun yok olmasına sebep olan yoğun bir duygusal tepki sergilediğinde keşfetti. Bu olay Freud’un ilgisini çekti ve Freud olayı daha etraflıca araştırmak üzere Breuer’e katıldı ve onun vardığı sonuçları doğruladı. Bu keşfin önemi, hipnoz terapisindeki asıl öneminin doğrudan semptomların giderilmesi değil, görünen nedenlerinin yok edilmesi olduğunu ortaya çıkarmasıydı.
Daha sonra Freud hipnozu bir kenara bırakıp serbest çağrışımı ve psikanalizi geliştirdi. Bunun öncelikli sebebi, Freud’un hastalarının çoğunu derin trans haline sokamamasıydı. Tüm hipnotik telkin öğretisini küçümsediği için kendi egosu hipnoz biliminin aleyhine çalıştı.