Dionysos Dithyrambosları’na ait bu önsözü, Prof. Dr. Robert Mailhammer’in biraz yukarıda atıfta bulunduğum incelemesinin son satırları ile noktalamayı uygun buluyorum:
“(Dithyramboslarda) Zerdüşt figürü çeşitli açılardan sergilenir. Bir defa, bir yandan tekbaşınalığından ötürü acı çeken, fakat daha sonra, bilgiye ulaşabilmek için o tekbaşınalığı arayan Zerdüşt vardır. Bunun yanında, ‘Güneş Batıyor’ ve ‘Ün ve Sonsuzluk’ başlıklı bölümlerde, üstelik çeşitli açılardan eşzamanlı olmak üzere, rahatlamış, mutlu bir Zerdüşt’le karşılaşırız. Bir başka yerde, ‘kutsal öfke’yi bir lanet olarak yüksek sesle dile getiren, ama sonra sevgisi ile, yani sonsuz gereklilik ile karşılaşınca yatışan bilgenin kuluçkaya yatmış varoluşunu izleriz. Zerdüşt, bilgeliği ile yalnız başına ve yalnızlık içersinde sevgiye susamış olarak dağda oturduğu için eleştirilir. Hakikati, karşısına çıkar ve ona suçlamalar yöneltir. Bu noktada durumların birbirini kronolojik olarak izlemesi saptanabilir, fakat gerçekte oluşan, bir dönencedir, çünkü Zerdüşt acıdan sevince yol alır; ama bunun sonunda yine acı deneyimini yaşayacaktır. ‘En Zengin Olanın Yoksulluğu’ başlıklı bölümün girişi aşırı ölçüde ‘Yırtıcı Kuşlar Arasında’yı çağrıştırır. Ve tam bu noktada, yani Zerdüşt’ün Hakikat’inin Zerdüşt ile konuştuğu yerde, dönencede bir kırılma meydana gelir, başka deyişle ortaya bir çözüm çıkar. – Bence burada Hakikat’in tavsiyeleri bağlamında önemli olan, Zerdüşt’ten bu tavsiyelere toplum için değil, fakat kendi amacını gerçekleştirmesi için uymasının talep edilmesidir. Çünkü aksi takdirde, kendi kendisi yüzünden yıkıma sürüklenmek gibi bir yazgı ile karşılaşacaktır; bu durum daha önce, ‘Yırtıcı Kuşlar Arasında’ başlıklı bölümde sergilenmiştir. Zerdüşt’ün yazgısı, bir düşünürün veya filozofun yazgısı değildir. Onun büyük bilgeliği sadece imgelerle, benzetmelerle dile getirilebilir, Zerdüşt’ü şair kılan da tam budur. Başka deyişle ‘İşte Böyle Dedi Zerdüşt’te yalnızca ima edilmiş olan olgu, yani ‘Hakikatin hakikat olarak ortaya çıkarılışı’ paradoksu Dithyramboslarda çok net bir görünüm kazanır. Nietzsche’nin gerçek büyüklüğü de kendini burada gösterir, çünkü burada Nietzsche, vaaz yoluyla ilan ettiği şeyin yalnızca bir bakış açısı olduğunu itiraf eder. Zerdüşt’ün kendisi bir şiirden doğmadır ve kendisi de bir şairdir, ama öte yandan bunların hepsi yalnızca Nietzsche, yani şair tarafından yaratılmıştır. Böylece her öğretinin gelişigüzelliği ve binanın tamamının yıkılması istenmiyorsa eğer, inanılması gereken sabit bir noktadan bağımlılığı ortaya çıkar. ‘Üstün İnsan’ ile ‘Aynı’nın Sonrasız Geri Dönüşü’, yalnızca bu türden sabit noktalar niteliğindedir. İşte bu yüzdendir ki, Nietzsche’nin hakiki öğretisi, ancak ‘ne isen, o ol ve yaşa!’ olabilir...”