"Ne halt etmeye geldik buraya, Cal?" diye soruyor Rae bana bira uzatırken. "Lisedeyken de bu insanları sevmezdim, şimdi de sevmiyorum. Değişen bir şey yok."
Ama aslmda bir şeyler değişmiş.
Kamyonetimin kasasmda oturmuş içkimi yudumluyo-rum ve gözlerimle gelişigüzel bir biçimde kalabalığı tarıyorum. İnsanlar, geçen yıl liseden mezun olmadan önce olduğu gibi, oldukça bariz gruplara ayrılmışlar: Sporcular, tiyatrocular, otçular ve tabii ki elitler.
Aslında benim burada olma sebebim de bir bakıma bu son gruptakiler.
"Bir saat takılırız, sonra da çeker gideriz," diyor Rae birasından bir yudum alırken. Gözlerini tam karşıya dikip yavaşça bardağını indiriyor. "Siktir. Buraya doğru gelen şu kız Heather Townsend mi yoksa?"
Heather sarı buklesiyle oynayarak karşıma dikildiğinde kafamı kaldırıyorum.
"Selam, Cal. Gelmene sevindim/' diyor cilveli bir gülümseyişle.
"Selam," diye karşılık veriyorum. Bir adım daha yaklaşıp sarkıttığım bacaklarımın arasına giriyor.
"Ormanda parti yapmak tam da liseli işi yani/' Derin bir iç çekiyor. "İnsan üniversiteye gidince biraz büyümeli ama değil mi?"
"Evet ama üniversiteye gitsek de hâlâ içmemize ve evlerini harabeye çevirmemize izin vermeyen ailelerimiz var/' diyorum. Hayatında duyduğu en komik espriyi yapmışım gibi gülüyor.
Rae homurdanıyor. "Ah, bu bir şaka olmalı."
Heather iyice yaklaşınca nefesini dudaklarımda hissediyorum. "Bence bu yaz birlikte çok eğleneceğiz."
Yutkunuyorum, sırtüstü uzanmadan kızdan daha fazla uzaklaşmam mümkün görünmüyor.
"Sadece bir haftalığına buradayım/' diyorum. Heather somurtarak alt dudağını uzatıyor. Hiç de çekici görünmüyor.
"Nereye gidiyorsun?" diye soruyor elini dizime koyarak. Bütün bedenim geriliyor.
"Oregon'a. Yazın dayımın yanında çalışacağım."
"İyi de daha bugün geldin..."