Isıtıcıdan yayılan kırmızı ışık Henry Shawm suratına çarpıyordu. Bu sırada sevdiği Appaloosas1 atlarının kişneme sesleri de ılık ilkbahar esintisiyle beraber geliyordu. Henry eski, sekiz şarkılık albümü yerine yerleştirdi ve Johnny Cash’in viski içmekten sertleşmiş sesi küçük at barınağını doldurmaya başladı. Johnny dini keşfetmeden önce tam bir âlemci ve baş belasıydı. Yine de adam gibi adamdı ve Henry, Johnny nin bu yönünü beğeniyordu. Ardından Johnny İsa ve June’la2 tanıştı ve kariyeri adeta çöpe gitti. Hayat her zaman planladığınız gibi gitmez. Tanrı, kadınlar ve hastalık bir şekilde hayatınızı sekteye uğratabilir. Henry planlarını sekteye uğratan şeylerden nefret ederdi.
Olayların kontrolü dışında gelişmesinden de nefret ederdi. Kendisine bir bardak viski doldurup, çalışma tezgâhının üzerindeki küçük pencereden dışarıya bakmaya başladı. Batan güneş tam olarak Shaw Dağının üzerinde asılıydı. Bu dağ ismini Henry nin ataları, aşağıdaki zengin vadiye yerleştikten sonra almıştı. Keskin gri gölgeler vadi boyunca Mary Gölü’ne dökülüyordu. Bu göl de Henry nin büyük büyük annesinin ismini taşıyordu. Henry sersem doktorlardan, Tanrıdan ve hastalıktan nefret ettiğinden daha fazla nefret ederdi. Ta ki bir sorun bulana kadar insanı evirip çevirirlerdi. Ve bir tanesi bile Henry nin duymak istediği şeylerden bahsetmezdi. Henry her seferinde doktorları yanıldıklarına ikna etmeye çalışırdı; ama en nihayetinde bunu beceremediğini fark ederdi.