Dünya barışı! Bu konuda şimdiye dek hiçbir zaman çağımızdakinden daha çok laf edilmemiş, bu uğurda hiçbir zaman da bu kadar az çaba harcanmamıştır. Yüzyılımızdakinden, ilerleme, teknik, uygarlık yüzyılı denilen, halkın kitle halinde bilgiye kavuşturulup kitle halinde öldürüldüğü yirminci yüzyıldakinden daha bol yalancı peygamber hiçbir çağda ortaya çıkmamış ; daha çok yalan hiçbir çağda söylenmemiş; daha çok ölüm, daha çok yıkım olmamış ve daha çok gözyaşı dökülmemiştir. Ölesiye yaşamak diğer adı ile Siyah Anıt 1. Dünya Savaşı sonrası hızla Nazi’lerin kontrolü altına giren Almanya’nın kaos ortamında hayata tutunmaya çalışan bir grup insanın umut dolu romanı.
“Şöyle bir kez eski günlerden söz edecek olursam kınamayın beni. Dünya yeniden kıyamet gününün donuk ışığı içine düştü; yeniden kan kokusu duyuluyor. Oysa son yıkımın daha tozları bile uçup gitmiş değil. Laboratuarlar ve fabrikalar bütün dünyayı bir anda havaya uçurabilecek silahları ortaya çıkarmak için yeniden var güçleriyle çalışmaya koyulmuş bulunuyorlar. Bunu da barışı sağlamak için yapıyorlar.
Dünya barışı! Bu konuda şimdiye dek hiçbir zaman çağımızdakinden daha çok laf edilmemiş; bu uğurda hiç bir zaman da bu kadar az çaba harcanmamıştır. Yüzyılımızdakinden, ilerleme, teknik, uygarlık yüzyılı denilen, halkın kitle halinde bilgiye kavuşturulup kitle halinde öldürüldüğü yirminci yüzyıldakinden daha bol yalancı peygamber hiçbir çağda ortaya çıkmamış; daha çok yalan hiç bir çağda söylenmemiş; daha çok ölüm, daha çok yıkım olmamış ve daha çok gözyaşı dökülmemiştir.
Bu bakımdan bir kez de geçmişe yönelir, umudun henüz bir bayrak gibi başımızın üstünde dalgalandığı ve bizlerin insanlık gibi, adalet gibi, hoşgörü gibi kuşku uyandırıcı şeylere inanıp, bir dünya savaşının bir nesle yeterince ders vermiş olması gerektiğini sandığımız o masalımsı yıllara dönecek olursam kimse kınamasın beni.”