Margaret Mazzantini, 1961 yılında İrlanda’nın Dublin kentinde doğdu. 1982’de Sahne Sanatları Ulusal Akademisinden mezun oldu. Roma’da yaşayan yazar II Cantino di Zinco adlı romanıyla İtalya’nın önemli ödülleri Selezione Campiello Ödülü’nü ve Opera Prima Rapallo - Carige Ödülü’nü almıştır. Yazarın tiyatro oyunları da vardır. Mazzantini, Sakın Kımıl-dama adlı romanıyla ‘Citta di Bari, Costiera del Levante-Pin- nuccio Tatarella Edebiyat Ödülü’nü, 2002 İtalyan Strega, Grinzane Cavour ve Rapallo - Carige Ödüllerini kazanmıştır.
Sergio’ya...
Dur işaretine uymadın. Üzerinde yapma kürk ceketin, walkman’in kulaklıkları sıkıca kulaklannda, hızla geçtin. Daha yeni yağmur yağmıştı ve birazdan yine yağacaktı. Çınar ağaçlarının son yapraklarının ve antenlerin ötesinde, sığırcıklar kül rengi ışığa üşüşüyorlardı; tüy ve cıvıltı esintileri, uçuşan kara lekeler çarpmadan birbirlerini sıyırıp geçiyor, sonra açılıp yeniden uçuşa geçmek için birleşmeden önce kayboluyorlardı. Yoldan geçenler gökyüzünden yağan ve ağaçlardan dökülmüş ıslak yapraklarla birlikte asfalta biriken hayvan pisliğinden korunmak için başlarını gazeteyle ya da yalnızca elleriyle örtmüşlerdi, çevrede tiksindirici ve iç bayıltıcı bir koku olduğundan herkes oradan kaçmakta acele ediyordu.
Caddenin ucundan kavşağa uçarak geldin. Kıl payı kurtulacaktın, otomobildeki de senden kaçmayı neredeyse başaracaktı. Ama yerde çamur, sürüyle sığırcığın yağlı pisliği vardı. Otomobilin tekerlekleri o kaygan kabuğun içinde patinaj yaptı, hafifçe, ama hafifçe de olsa scooter’ını sıyırmaya yetti. Yukarı kuşlara doğru gittin ve aşağı boklarının içine geri döndün, seninle birlikte çıkartmalı sırt çantan da düştü. Defterlerinden iki tanesi yaya kaldırımının kenarındaki kara bir su birikintisinin içine gömüldü. Kask boş bir kafa gibi yolda sekti, bağlamamıştın onu. Binlerinin adımları hemen sana ulaştı. Gözlerin açık, ağzın kirliydi, kesici dişlerin yoktu artık. Asfalt, yanaklarını bir erkeğin sakalı gibi delik deşik ederek, derine saplanmıştı. Müzik durmuş, walkman’in kulaklıkları saçlarının içine kaymıştı. Otomobildeki adam otomobilin kapısını ardına kadar açık bırakıp sana doğru geldi, açılmış alnına baktı ve cep telefonunu aramak için elini cebine daldırdı; buldu ama elinden düşürdü. Bir genç aldı telefonu yerden, ilkyardımı isteyen o oldu. Bu arada trafik akamıyordu. Çünkü sana çarpan otomobil rayların üzerinde yan durmuştu, tramvay geçemezdi. Şoförü aşağı indi, pek çok inen oldu, sana doğru yürüdüler. Asla görmediğin insanlar sana bakışlarıyla yaklaştılar. Dudaklanndan pembemsi bir köpük kozasıyla birlikte hafif bir inilti çıktı tetikte duran yaşamdan çekip giderken. Trafik vardı, ambulans gecikti, senin artık acelen yoktu. Kürk ceketinin içinde hareketsizdin, tıpkı rüzgârsız bir kuş gibi.