Bu kitap yaşanmış bir deneyimin meyvesidir ve anlatılan olaylardan hemen sonra yazılmıştır. Az sonra sizlerin de göreceği gibi, elimde not tutabileceğim bir defter yoktu. Bu kitabın bir roman olarak satılmasının nedeni, minik aborijin kabilesini herhangi bir yasal sorundan koruyabilmektir. Kimliklerinin belirlenmesini istemeyen dostlarıma bir saygı işareti olarak bazı ayrıntıları elemek yoluna gittim. Bunu yaparken bir amacım da kutsal mekanımızın gözlerden ırak kalabilmeyi sürdürmesiydi.
Halk kütüphanesine kadar gitmenize gerek kalmaması için metinde en önemli tarihsel bilgilere yer verdim. Ve sizlerin Avustralya’ya dek bir yolculuk yapmanıza da gerek olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim, çünkü Aborijinlerin sergiledikleri özel durumlar her Amerikan kentinde rahatlıkla rastlanabilecek türdendir: gözlerinizi, işsizlik oranının yüzde ellinin üstünde olduğu getto mahallelerinde yaşayan kara derili insanlara çevirmeniz yeterli olacaktır. Bu insanların, çalışanlarıysa en katlanılmaz işleri yüklenmişlerdir ve onları köklerine bağlayan kültürle her türlü ilintiyi yitirmiş durumdadırlar. Amerikan kızılderilileri gibi onlar da belli bölgelerle sınırlanmış durumdalar ve kuşaklardan beri kutsal ayinlerini uygulama özgürlüğüne sahip değiller.
Ne var ki sizlerden gizlemeyeceğim bir şey varsa o da, bu kitap, yani “Mutant’a Mesajdır! “
Amerika, Afrika ve Avustralya değişik ırklar arasındaki ilişkileri iyileştirmek yolunda çalışmalar gösteriyor gibi, ama Avustralya’nın en iç noktalarında, anakaranın en çorak topraklarında, hâlâ yavaş, düzenli ve kadim bir yüreğin atışının sesi duyuluyor. Orada ırkçılık kavramından haberi olmayan çok özel bir kabile, sadece öteki insanlar ve doğa ile ilgileniyor. Bu sese kulak vermek ve onu anlamak, insan olmayı ya da insanın var oluşunu daha iyi anlamak anlamına geliyor.
Bir tartışma ortamı yaratma niyeti gütmeyen ve kendi olanaklarımla bastırdığım bu metin, pek çok görüş ayrılığını ortaya çıkardı. Okurken sizler de pek çok değişik sonuca varabilirsiniz. Örneğin, okur, çevirmenim olarak söz ettiğim kişinin geçmiş yıllarda hükümetin kurallarını ve yasalarını çiğnemiş bir kişi olduğunu sanabilir; nüfus sayımları, vergiler, oy hakkının kullanımı, toprağın ve madenlerin işlenme yetkileri, doğum ve ölümlerin bildirimleri ve benzeri gibi yükümlülüklerden kurtulmak için kaçtığını ve kabilenin öteki üyelerinin de aynı yollara başvurmalarına yardımcı olduğunu düşünebilir. Benden, bu kişinin adını açıklamam ve bir grup insanı çöle götürerek, kabile ile yürüdüğüm yollan göstermem istendi. Bunları reddettim! Yasaların kurduğu düzenin dışında yaşayan bu insanlara yardımcı olmakla, onların kimliklerini açıklamamakla ve gerçekte var olmayan bir kabileyi varmış gibi anlatarak yalan söylemekle suçlanabilirim.
Tüm bunlara yanıtım şu olacaktır: ben, burada tüm Avustralya Aborijinleri adına değil, sadece anakaranın yüreğindeki çorak topraklarda yaşayan ve Yabanıl İnsanlar ya da Kadim Kişiler adıyla tanınan tek bir kabile adına konuşuyorum. Onları görebilmek için yanlarına bir kez daha gittim ve Amerika Birleşik Devletleri’ne 1994 Ocak ayından az önce döndüm. Hayır dualarını ve bana yüklenen görevi yürütmekteki yöntemlerim konusunda onaylarını yeniden aldım.
Sevgili okur, şunu söylemek istiyorum: Öyle görünüyor ki, yeryüzünde kendine amaç olarak sadece eğlenmeyi seçen insanlar var. Sen, kendinin de bu insanlardan biri olduğunu düşünüyorsan, kitabı oku, eğlen ve hoş bir gösteri seyretmişçesine yoluna devam et. Az sonra dile getireceklerim sana kurgusal bir roman gibi gelebilir, ama gene de hayal kırıklığına uğramayacaksın, paranın karşılığını alacaksın.
Oysa, eğer mesajı işitebilme yeteneğine sahip kişilerden biriysen, onun güçlü ve yüksek sesini duyacaksın. Mesajı içinde, yüreğinde, aklında ve ta iliklerinde hissedeceksin. Biliyor musun, bu uzun yürüyüş için seçilen kişi sen de olabilirdin ve inan bana pek çok kez keşke yerimde bir başkası olsaydı diye aklımdan geçirmiştim.
Her birimizin içinde, gelişmemize katkıda bulunan deneyimleri yaşadığımız kuytu bir nokta vardır; yazgı benim bu deneyimi gerçek bir kuytuda, Avustralya anakarasının ta yüreğindeki çölde yaşamamı istedi. Yolu oraya düşmüş bir insan neler yaşar ve neler yaparsa, ben de öyle yaptım.
Bu sayfalan çevirirken, sözünü ettiğim insanlar umarım senin de yüreğine dokunabilirler. Ben bunları İngilizce yazıyorum ama onların gerçeğinin sesi yoktur.