20. Yüzyılın En Popüler Romanı
"Amerikalı bir yazarın elinden çıkan en kayda değer ilk roman.
Ve hiç şüphesiz ki, gelmiş geçmiş en büyük romanlardan biri."
The New York Times, Yüzyılın Kitapları
Pulıtzer Ödüllü Bir Aşk Ve Savaş Destanı
Güçlü ruhu, çarpıcı güzelliğiyle Scarlett O'Hara, hür ve etkileyici Rhett Butler ve romantik, son derece yakışıklı Ashley Wilkes'ın içinde bulunduğu aşk üçgenine, iç Savaş kıyameti eşliğinde tanıklık ediyoruz.
Aşk, ölüm, kan, kül ve savaşın götürdükleri.
Scarlett O'Hara güzel değildi, ama cazibesine kapılan erkekler bunun pek farkına varmazlardı. Tıpkı Tarleton ikizleri gibi. Yüzünde, Fransız aslından bir kıyı aristokratı olan annesinin ince çizgileri ile İrlandalı babasının kaba hatları keskin bir şekilde birbirine karışmıştı. Bu, sivri çeneli, köşeli çekici bir yüzdü. Uçları hafifçe yukarı doğru çekik olan gözleri, soluk yeşil renkteydi ve simsiyah kaşları, manolya beyazlığındaki teninde keskin bir çizgi meydana getirerek yukarı doğru uzanıyorlardı. Güneyli kadınlar beyaz tene büyük değer verir ve onu kızgın Georgia güneşlerinden, şapkalar, peçeler ve eldivenlerle korumaya çalışırlardı. 1861 yılı Nisan ayının bu güneşli ikindisinde Scarlett O'Hara, babasının fidanlığının sundurması altındaki serin gölgelikte Stuart ve Brent Tarleton ile otururken hoş bir görüntü meydana getirmekteydi. Bol etekli, yeşil çiçekli basma elbisesi, babasının geçen gün Atlanta'dan getirdiği, topuksuz yeşil ayakkabılarına çok uyuyordu. Elbise üç eyalette eşi bulunmayan incecik belini ve onaltı yaş için iyice gelişmiş olan düzgün göğüslerini meydana çıkartıyordu. Ne var ki, oturduğu koltuğa yayılan bol etekliği, ince bir fileyle, bir topuz şeklinde sımsıkı arkaya toplanmış olan saçlarının düzgünlüğü ve kucağında birbiri üzerine koyduğu küçük beyaz ellerinin hareketsizliği onun asıl kişiliğini saklamayı başaramıyordu. Bu tatlı yüzdeki yeşil gözler serkeş, inatçı, hayat dolu bir ifadeye sahiptiler ve dış görünüşüyle taban tabana zıt olan iç dünyasını ele veriyorlardı. Tavırları ona annesinin şefkatli öğütleri ve dadısının sert disipliniyle benimsetilmişti; ama gözleri sadece kendisine aitti.