«Bu, güçlü ve önemli bir kitaptır. En nüfuzlu siyasal teorilerin ardında yatan ve böylelikle insanlık işlerinin yürüyüşünü kuvvetle etkileyen bir dogmalar dizisini eleştirmektedir. Bu dogmalardan biri, benim tarihin «kurbanlık» teorisi denebileceğini sandığım görüştür. Öteki dogma da, ideal toplumlarm (tıpkı ilkel toplumların yönetildiği gibi) eleştiriden uzak tutulan kurallara göre yönetileceğini buyuran, toplumun tabu teorisidir. Birinci dogmaya, yazar «Tarihsicilik» adını vermektedir, ikincisine de «Kapalı Toplum» dogması. Tarihsicilik, kabaca, insanların kendi kaderlerini biçimlendirmeye kalkışmalarının faydasız olduğunu söyler. Tabu teorisi ise, kötü olduğunu. Yaptığımız yolculuk üstünde düşünmek, bir görüşe göre boş düşünmektir, ötekine göre ise tehlikeli düşünmek.
Görülecektir ki ... Erewhonlular, kolayca burunlarından tutulup sürüklenebilen ve aralarından bir filozof çıkıp da ... mevcut kurumları-nın en kesin ahlak ilkelerine dayanmadığına onları inandırınca, sağduyuyu hemen mantığın kutsal bıçağı altına yatırıveren uysal ve dayanıklı bir halktır.
SAMUEL BUTLER
Ömrümde, büyük adamlar tanıdım ve kendi çapıma göre onlarla birlikte çalıştım; fakat, işe önderlik eden kimseden, anlayışça çok daha aşağı olanların gözlemleriyle düzeltilmeyen hiçbir plan görmedim.EDMUND BURKE
Eğer bu kitapta, insanlığın en büyük birtakım düşün önderleri hakkında sert sözler söyleniyorsa, amacım, umarım ki, onları küçültmek değildir. Bu, daha çok, uygarlığımız yaşayacaksa, büyük adamlara aşırı saygı gösterme alışkanlığından kurtulmamız gerektiğine inanışımdan ileri gelmektedir. Büyük adamlar büyük yanlışlıklar yapabilirler; ve bu kitabın ortaya koymaya çalıştığı üzere, geçmişin en büyük önderlerinden bazıları, akla ve özgürlüğe karşı öteden beri süregelen saldırıyı desteklemişlerdir. Onların, pek ender olarak başkaldırılan etkisi, uygarlığın savunmalarına bağlı olduğu kimseleri yanlış yola itmeye ve bölmeye devam etmektedir. Düşünsel kalıtımımızın besbelli bir bölümü olan bu şeyleri açık açık eleştirmezsek, ölrnn-cül de olabilecek bu trajik bölünmenin sorumluluğu bize düşer. Düşünsel kalıtımımızın bir kısmını eleştirmekten çekinmekle, hepsinin yok edilmesine yardım etmiş olabiliriz.
Bu kitap, siyasetin ve tarihin felsefesine eleştirel bir giriş ve toplumsal yeniden-düzenleyicilik ilkelerinden bazıları üstüne bir incelemedir. Amacı ve yaklaşım biçimi Giriş'te belirtilmiştir. Geçmişe baktığı yerlerde bile kitabın sorunları, bizim zamanımızın sorunlarıdır; ve hepimizi ilgilendiren konuları açıklaştırabilmek umuduyla, bunları elimden geldiği kadar basit olarak ortaya koymaya çalıştım.
Bu kitap okuyucuda açık-zihinlilikten başka bir ön hazırlık gerektirmemekle birlikte, amacı ele alınan sorunları basitleştirmekten çok, çözmektir. Yine de, her iki ereğe hizmet edebilmek için, daha uzmanca bir ilgiye bağlı bütün konuları kitabın sonunda verilmiş olan Notlar'da toplamaya çalıştım.
Bu kitabın içindekilerin çoğu daha önceki bir tarihte şekillenmiş olmakla birlikte, bunları yazmaya kesin karar verişim, 1938 Mart'ında Avusturya'nın istilâ edilişini haber aldığım gün olmuştu. Yazmayı tamamlamam 1943'e kadar sürdü; kitabın çoğunun, savaşın sonunun belirsiz olduğu o ürkütücü yıllarda yazılmış olması, eleştirilerden bazılarının neden bugün bana istediğimden daha duygusal ve sert bir tonda göründüğünü açıklamaya yarayabilir. Fakat, kelimelerle oynayacak bir zamanda değildim, — ya da hiç değilse o zaman bana öyle geliyordu. Kitapta ne savaşın ne de başka herhangi bir çağdaş olayın sözü geçmemektedir; ancak bu, temelleriyle birlikte bu olayları ve savaş kazanıldıktan sonra ortaya çıkması olası birtakım sorunları anlamak yolunda bir girişimdi. Marksizmin bellibaşlı bir sorun olacağının düşünülmesi, onunla uzun boylu uğraşılmasının nedeniydi.
Bugünkü dünya durumunun karanlığı içinden bakılınca, Marksizmin yapılmaya çalışılan eleştirisi, kitabın esas noktası diye görülmek yöneli-mindedir. Kitabın amaçları çok daha geniş olmakla birlikte, bu görünüş büsbütün yanlış değildir, belki de kaçınılmazdır. Marksizm yalnızca bir örnek, daha iyi ve daha özgür bir dünya kurmak yolundaki süregelen tehlikeli savaşım sırasında yaptığımız birçok yanlıştan biridir.
Beklenebileceği gibi, bazılarınca Marx'a karşı çok sert bir tutum göstermiş olmakla suçlandım, başkaları ise ona karşı yumuşaklığımın Platon'a karşı saldırımın şiddetiyle oransızlığına işaret ettiler. Fakat ben hâlâ Platon'a geniş ölçüde eleştirel gözlerle bakmanın gereğine inanıyorum; çünkü bu 'kutsal filozof'a karşı duyulan genel hayranlığın, onun üstün düşünsel başarılarında gerçek bir temeli vardır. Öte yandan, Marx'a karşı kişilik ve ahlak yönlerinden pek çok saldırılmıştır; öyle ki, bu konuda, daha çok Marx'ın teorilerinin sıkı bir akılcı eleştiri süzgecinden geçirilmesiyle bir arada olarak, bunların şaşırtıcı ölçülere varan ahlaksal ve düşünsel çekiciliklerini duygudaşlıkla anlamaya gereksinim vardır. Haklı veya haksız, eleştirilerimin ezici olacaklarını ve onun için, Marx'ın gerçek katkılarını araştırabilecek ve onun düşüncesinin hız aldığı kaynakları, belki de öyledir diye görebilecek güçte olduğumu hissettim. Zaten, bir hasma karşı başarıyla dövüşmek İstersek, onun gücünü anlamaya çalışmamız gerektiği besbellidir.