Anarşizm, tarihinin hareketli ve kimi zaman acımasız niteliğiyle, aşırı talepleriyle, önde gelen şahsiyetlerinin marjinalliği ya da popüler boyutuyla, aynı zamanda da en teorik metinlerinin niteliğiyle, Batı’nın felsefi ve politik düşüncesinde asla gerçek bir kabul görmemiştir. Bunun için yirminci yüzyılın ikinci yarısını beklemek gerekmiştir. O dönemde de anarşizme referans yapmak yavaş yavaş aşina ve muğlak bir merak konusu haline gelmişti. Marjinal ve az çok sempatik bu referansın toplumsal ve teorik içerimlerinin radikalliği, tutarlılığı ve dolaysızlığı nihayet görülebilsin umuduyla gençlik zaman zaman kendini feda etmek zorunda kalmıştı. Anarşizm, dolaysız ve zımni bir deneyimin ve algının üzerine eklenen yeni ve belki de ilk okunma olasılığını kendine değil, bellibaşlı teorisyenlerinin sık sık belirttikleri gibi öncelikle dışarıya borçludur: Şanghay’dan Paris’e, Washington’dan Berlin ya da Tokyo’ya dek altmışlı ve yetmişli yıllar boyunca dünyanın çoğu ülkesini katetmiş ve sarsmış olayların “dışarı”sı; aynı zamanda da, tarihsel anarşizmle görünüşte ilişkisiz, Proudhon’dan çok Nietzsche’ye, Bakunin ya da Stirner’den çok Spinoza’ya göndermede bulunan, keza neyin taşıyıcısı olduğunu daha ifade edemeden unutulmuş politik ve felsefi bir projeye anlam vermeye, yeraltından da olsa gerçekliğin gücüyle katkıda bulunan çağdaş bir düşüncenin “dışarı”sı. Bu sözlük en azından şunu amaçlamaktadır: Foucault ya da Deleuze’ün Nietzscheciliğinin, bunun imkân tanıdığı Spinoza ya da Leibniz yeniden-okumasının, aynı zamanda Gabriel Tarde’ın, Gilbert Simondon’un, hatta Alfred North Whitehead’ın günümüzde yeniden keşfinin nasıl olup da kelimenin gerçek anlamıyla liberter düşünceye, mesela Proudhon ya da Bakunin’in metinlerine anlam vermekle kalmayıp, kendilerinin de aydınlattıkları ve yeniledikleri bu düşüncenin içinde anlam bulduklarını ve böylelikle, bu şanslı buluşma sayesinde, yirmi birinci yüzyılda anarşizmi mümkün kılmaya katkıda bulunduklarını göstermek.
Liberter hareketlerin bakış açısıyla, deneyimlerinin ve sonuçlarının zenginliğiyle kıyaslandığında bu sözlük hedefleri bakımından sınırlıdır. Tarihsel hiçbir yanı yoktur; bireyler, akımlar, örgütler üzerine hiçbir bilgi sağlamaz. Özellikle (1848 Avrupa isyanlarından 1936 yaz ve sonbaharındaki İspanyol devrimine)[1] yaklaşık bir yüzyıl boyunca anarşizmin en canlı gerçekliğini oluşturmuş olaylar üzerine de hiçbir bilgi yoktur. Örneğin James Guillaume’un Enternasyonal’i ya da Voline’in Meçhul Devrim’i, Abel Paz’ın Durruti’si, Alexandre Skirda’nın Nestor Makhno’su gibi bu gerçekliğin anlamını kavratmaya en müsait anlatı ve tanıklıkların okunma zorunluluğundan da muaf tutmaz.[2] Bu sözlük de kendine koyduğu sınırlar içinde eğretidir, çok sayıda ekleme ve düzeltmeye müsaittir. Bilinçli soyutluğu içinde tek bir hedefi vardır ve dört noktada özetlenebilir: 1) Anarşi’ye bağlılığını kararlı bir şekilde belirten bir hareketin olası (ve paradoksal) teorik tutarlılığının anlaşılmasını sağlamak; 2) uzunca bir süre ortadan silindikten sonra yirminci yüzyılın ikinci yarısında bu hareketin teorik canlanmasının kökenleriyle nasıl bağ kurduğunu göstermek; 3) bu hareketin bakış açısından, Spinoza, Leibniz, Stirner, Proudhon, Bakunin, Tarde, Nietzsche, Bergson, Foucault, Simondon, Deleuze gibi, görünüşte oldukça farklı filozof ve teorisyenleri birleştiren gizli yakınlıkları keşfettirmek; 4) liberter pratik ve deneylere benzer bir dünya ve gerçeklik algısının, bunların gelişimi için zorunlu olan ama kimi zaman da eksikliğini amansızca hissettiren bir algının gündeme getirilmesine katkıda bulunmak.