KitabYurdu » Kitab » Fəlsəfə » Bertrand Russell Batı Felsefesi Tarihi II Ortaçağ


Şeçilmişlər Bertrand Russell Batı Felsefesi Tarihi II Ortaçağ

Bertrand Russell Batı Felsefesi Tarihi II Ortaçağ PDF
ADI:
Batı Felsefesi Tarihi II Ortaçağ
REYTİNQ:
  • +8
MÜƏLLİF:
JANR:
DİL:
FORMAT:
ÇAP İLİ:
1972
ÖLÇÜSÜ:
1.48 MB

Bertrand Russell üzerine bir şeyler yazmam istendiği zaman, ona karşı duyduğum hayranlık ve sevgi dolayısıyle bu isteği derhal kabul ettim. Russell’ın yapıtlarına sayısız mutlu saatler borçluyum. Bu sözleri, Thorstein Veblen dışında hiç bir çağdaş bilimsel yazar hakkında kullanamam. Ancak Russell hakkında bir yazı yazma vaadinde bulunmanın bu vaadi yerine getirmekten daha kolay olduğunu anlamış bulunuyorum. Önce Russell’ın filozofluğu ve bilgi kuramı üstüne bir şeyler söylemek istemiştim. Fakat, ne kadar kaypak ve sakıncalı bir alana girmeye cesaret ettiğimi anlar anlamaz fizikten dışarı çıkmamağa karar verdim. Russell’ın felsefesi ve bilgi kuramını tanımaktaki eksikliğim dolayısıyle, fiziğe bağlı kalmak iyi bir önlemdi (tedbirdi). Onun bilim görüşünün halen göstermekte olduğu güçlükler fizikçiyi, eski kuşaklardan olduğundan daha geniş ölçüde felsefi sorunlarla uğraşmağa zorlamaktadır. Gerçi burada o güçlüklerden söz etmeyeceğim ama, beni bu denemeye sürükleyenin de onlara karşı duyduğum ilgi olduğunu belirtmeden edemeyeceğim. Felsefî düşüncenin yüzyıllar boyu geçirdiği evrimde şu düşünce başrolü oynamıştır: Duyu algısından bağımsız salt düşünceyi hangi bilgi verebilir? Böyle bir bilgi var mıdır? Eğer yoksa/ bilgimizle duyu izlenimlerinin sağladığı hammadde arasındaki ilişki nedir?

Bu sorulara ve onlarla içten bağlı daha birkaçına, sınırsız bir felsefi düşünce kaosu karşılık olur. Nispeten verimsiz, fakat yiğitçe olan bu çabalarda sistemli bir gelişme eğilimi görülebilir. Böyle bir gelişme çizgisi, salt «kavramlar ve idea’lar» dünyasına karşıt olarak «nenler» dünyası, «nesnel dünya» hakkında salt düşünceyle bir şeyler öğrenme yolundaki her çabada artan bir kuşkuculuğu temsil eder.

Hemen az çok konu dışına kayarak şunları söyleyeyim: Gerçek bir filozof katında olduğu gibi burada da alındı belgileri (iktibas işaretleri) yasa-dışı bir kavramı ortaya atmak için kullanılmıştır. Her ne kadar bu kavram, felsefe polisinin gözünde, şüpheli bir suçlu gibiyse de okuyucunun, şimdilik onu kullanmama izin vermesini dilerim.

Felsefenin çocukluk döneminde, salt düşünceyle, bilinebilecek her şeyi bulabilmenin olanaklı olduğuna inanılmıştı. O bir sanrıydı (boş hayaldi). Bunu, felsefe ve doğal bilimden öğrendiklerini bir an bir yana bırakan herkes kolayca anlayabilir. Böyle bir kişi Platon’un «idealara» empirik olarak deneyimlenebilir şeylerden (nenlerden) daha üstün bir gerçeklik yüklendiğini görmekle şaşkınlığa düşmeyecektir.

Spinoza ve Hegel’de bu ön yargı, hâlâ başrolü oynar gözüken canlı bir güce sahiptir. Bazısı bu sanrıdan bir şeyler olmaksızın felsefî düşünce alanında herhangi bir nenin (şeyin) gerçekten başarılıp başarılamayacağı konusunda bir soru atabilir ortaya. Fakat biz sormak istemiyoruz bu soruyu.