Ahmet Rasim'in kaleminden çıkmış olan Osmanlı Tarihi, bizde tarih eğitiminin salt bir kopyacılıktan ibaret olduğu düşüncesine karşı hareket ederek hazırlanmış olan bir eserdir.
Her Türk kendi tarihini bilmekle mükelleftir. Ruslar tarihlerini yazdıktan sonra milliyetlerini ispat edebildiler. Bu hakikat meydanda bulundukça tarihi eserlere vereceğimiz önemin ne kadar büyük olması gerekeceğini onaylamamak mümkün değildir. Bugün her bildiğimiz güçlü ve medeni milletler, tarihine sahip olan milletlerdir. Tarihi toplanmamış, bilim ve teknoloji ile ilgilenmemiş milletler henüz siyasi ve medeni terbiyesini tamamlamamış olanlardır.
"Tarihini bilmeyen millet yıkılır", diyor Ahmed Rasim kitaba yazdığı önsözünde.
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.
Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.
Tarihine ve vatanına sahip çıkan bir nesillerin eksik olmaması dileğiyle…
H.974 / M. 1 566 yılında Osmanlı tahtına 2. Selim'in culüs ettiğini görüyoruz. O sırada yeni padişah 44 yaşının sürdürmekteydi.
Sadrazam Sokollu Mehmed Paşaoın yazmış bulunduğu arizayı şehzadeye götüren Hasan Çavuş, Sigetvardan çıkışının 8. günü Kütahya'da bulunan Selim Han'a ulaştırdı. Sultan Selim hemen Hoca Ataullah Efendi ile birlikte, Lala Hüseyin Paşayı ve Müsahibi Celal Çelebi'yi yanına alarak üç günde Kadıköyüne geldi. Buradan Üsküdar'a geçip, kızkardeşi Mihrimah Su1tanın sarayına inmiştir. Kendisine tahsis olunan bir çekdiri ile Saray-ı Hümayuna gitmekteyken Kızkulesi önlerindeyken toplar atılmaya başlanarak saltanatı ilan edilmiştir. Sarayda bir müddet Mihrimah Sultan ile konuştuktan sonra Şeyhülislam Ebus Suud Efendi, İskender Paşa ve İstanbul Kadı'sı Kadızade Ahmed efendi, Defterdar Hasan Çelebi ve bilcümle ulema ve müderrisin gelip el öptüler. Böylece biat edilmiş oldu. Sultan 2. Selim, yukarıda söylediğimiz merasimden sonra Hazreti Eyyüb Türbesini ve dedesi 1. Selim (Yavuz Sultan Selim)in türbesini ziyaret etti. Fakir fukaraya otuzbin akça da ğıtıp iki gün sonra hızla hudud boyuna giderek onuncu günü Belgrad'a vardı. Buraya geldiğinde, sadrazamdan bir mektup geldi. Bu mektupta: "Orduyu hümayun teşrif buyurulduğu takdirde, kul taifesi ecdad-ı azamınızın kanunu üzere cülus bahşişi isteyeceklerdir. Halbuki ordu hazinesinde yeterli miktar para yoktur. Zaten sefer sona ermiş kış erişmiş, Sigetvar kalesinin tamiri tamamlanma noktasına gelmiştir. Üç güne kadar dönmeye başlamak umulur. Belgrad'a teşrif bulunarak orada beklenilsin." Mealinde ifadeler yer almaktaydı. Sultan 2. Selim tavsiyeyi beğenip, Belgrad'a döndü. Sokollu, Rebiülahirin 3 . günü askerin ulufelerini verdi. Rumeli ve Anadolu Beylerbeylerine lazım gelen emirleri göndererek, yeni kasım günleri geçmeyince feth olunan yerlerin muhafazası ve askere izin verilmesini hatırlattı. Adı geçen ayın 6. günü de, eski kanun üzere islam bayrağı açılarak erkan ve ayan-ı devlet, içinde Sultan Süleyman Han'ın naşı bulunan mükemmel surette süslü bir arabanın önünde yürüdüler. Arabanın etrafını solaklar almış ve çavuşlar alkışlamakta bulundukları gibi tabı ve nekkare, zuma ile nefirler çalınmaktaydı. Solakzade derki: "Altıncı konakta mukaddema yapılan, nehri Sava üstündeki cisr- azimden (büyük köprü) geçilip, Vezir-i sahib-i tedbir, yollarda merhum Hüdavendigann cesedini sağken giydiği elbiselerle gösterir ve kendisi bazı işleri arz etmek uslubünde arabanın yanına konuşarak giderdi."