Ahmet Rasim'in kaleminden çıkmış olan Osmanlı Tarihi, bizde tarih eğitiminin salt bir kopyacılıktan ibaret olduğu düşüncesine karşı hareket ederek hazırlanmış olan bir eserdir.
Her Türk kendi tarihini bilmekle mükelleftir. Ruslar tarihlerini yazdıktan sonra milliyetlerini ispat edebildiler. Bu hakikat meydanda bulundukça tarihi eserlere vereceğimiz önemin ne kadar büyük olması gerekeceğini onaylamamak mümkün değildir. Bugün her bildiğimiz güçlü ve medeni milletler, tarihine sahip olan milletlerdir. Tarihi toplanmamış, bilim ve teknoloji ile ilgilenmemiş milletler henüz siyasi ve medeni terbiyesini tamamlamamış olanlardır.
"Tarihini bilmeyen millet yıkılır", diyor Ahmed Rasim kitaba yazdığı önsözünde.
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.
Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.
Tarihine ve vatanına sahip çıkan bir nesillerin eksik olmaması dileğiyle…
İRAN SEFERİ: Nişancı Ahmet Paşa veziri azarndi.İran sefıri Hacı Han üç bin adamı ile ve on fıl ve diğer mücevherler ve kıymetli kumaşlardan ibaret hediyesiile geliyordu. Bu zatın böyle gelişi kötü tesir meydanagetirdi. Gerçi sefır huzura kabulü günü gördüğü tantanave ihtişamdan dili tutularak yalnız "Şahım" diyebilmişise de devletçe Nadir Şah'ın maksadından şüpheedilerek ve evvelce yapılan barışın tasdiknamesinigetirmediği için sefırin talimatından da bir şey anlaşılmayarak Münif Efendi adında biri İran'a sefaretleyollandı. Bununla beraber Caferi mezhebinin beşincimezhep olarak devlet tarafından kabul edilmediği içinNadir Şah'ın düşmanlığa başlayacağı his edildi, HattaHekim Ali Paşa sadaretinde şahın Devlet-i Aliyye'yevezir rütbesinde bir sefır gönderdiği halde kendisineondan aşağı rütbede iki adam yolladığı (BeytülmalArzuhaıcısı Münif Efendi ile İstanbul Gümrük NazırıNazıf Efendi) bahanesiyle serbest ticarete İzin verilmesi,Kabe-i Muazzama örtüsünün sırayla kendi tarafındanda yaptırılması, Caferi mezhebinin tanınmasıve Caferilere Mekke-i Mükerreme'de namazgah tahsisedilmesi gibi teklifleri gönderdi. Kabul edilmediğitakdirde savaş ilan edileceği de bildiriliyordu.Sırası gelmişken yine söyleyelim. İstanbul'dahükmeden Sultan Mahmut değil Kızlar Ağası, Beşirağaydı (1157).